21 Şubat 2016 Pazar

Madrid & Endülüs Turu


2-9 aralık tarihindeki Madrid & Endülüs Turumdan bahsedeceğim. Kendi imkanlarıyla gitmek isteyenler, backpackerlar iyi dinlesin.
Hiç plan yapmadan, çalışmadan çıktığım bu turdan yine alnımın akıyla döndüm. Ama bunu ispanyolcama, iphone uma,
vodafonun yurt dışı konuşma ve internet paketine ve tabiki de Wings kredi kartıma borçluyum. Bu yazıda ürün yerleştirme vardır, uyarıyım :)

Walla uçak biletimi Pegasus'tan Wings KK ile almıştım. Herkese diğer bankaların benzer mil kartlarını kullanmalarını tavsiye ediyorum.

2.Aralık
Planımda Madrid'e varınca dizel bir araba kiralayıp turumu öyle yapmak varken, Madrid Bajaras Hava alanında öğrendiğim kira ücretleri, internetteki
fiyatları aşınca hemen soğukkanlı davranıp düşündükten sonra ilk geceyi Madrid'de geçirmeye karar verdim. Havalimanından metro ile Madrid Atocha istasyonuna geçtim.
Uykusuzluk, yorgunluk ve açlıktan pek sağlıklı düşünemediğim için ilk önce bişeyler yemeye karar verdim.Şimdiye kadarki en büyük MC Burgeri yedikten sonra biraz kendime geldim.

                                                 
Atocha Tren İstastonu
Tropikal Bahçe
 Atocha Garın'da İspanyolların, güney Amerika'dan getirdikleri tropikal bitkilerden oluşmuş botakik bir bahçe bulunuyor. Çok da hoş olmuş.

 Booking.com dan kendime Plaza Mayorda tek kişilik bir hostel ayarladım. Artık kafam rahat, karnım tok,
şimdi tabana kuvvvet Madrid'in keşfi...




Atocha Garından çıkınca karşıma Tarım Bakanlığı (Ministerio de Agricultura) çıkıyor. Hemen arkası Buen Retiro Parkı (Jardines del Buen Retiro).
İçinde göleti, cafeleri ile Madridin ciğerlerinden olan tam bi rekreasyon alanı. Tam da parktayken Madrid diyince aklıma gelen eski bir Madridli (Madrilena)
olan Melo'cumu arayıp kendisini bi güzel şaşırıtıyorum :)


Buen Retiro Parkı


Parktan çıktıktan sonra Prado müzesinden geçiyorum, karşıdında Neptün Çeşmesi (Fuente de Neptünes) ve günübirlik Toledo ve Segovilla turları satan bir stand görüyorum.
Hemen yarınki planımı yapıyorum. Yıllardır ailecek severek kullandığımız Seat Toledo'nun isim babasını ziyarete gidiyorum :) İspanyolcaya olan sempatim biraz da bu araçtan geliyor.
16 yıl oldu ve ben bu arabanın artık her kusurunu, arızasını, özelliğini biliyorum. Servisiyle zaten akraba olduk. Nedense bizi çok severler :)
Toledo broşurümu aldıktan sonra Gran Via, Puerta del Sol ve Plaza Mayordan geçerek otelimi buluyorum. Kü
balı bir ailenin işlettiği bir hostel.
Hep fotolarını gördüğüm, isimlerini duyduğum bu yerler teker teker karşıma çıkıyor. Chrismas (Navidad) yaklaştığı için her yer süslenmiş, ışıl ışıl...
Gran Via

3 aralık
Sabah hostelden geri dönmemek üzere ayrılıyorum. Dolaşarak Toledo'ya Tur otobusunun kalkacağı Neptün Meydanına giderken,
Gran Via'da (bizim bağdat caddesi, şişli gibi bir cadde) 5 euroya açık büfe kahvaltı veren All You Can Eat restoranı görüyorum.
Ödediğimin paranın son kuruşuna kadar hakkını çıkarttıktan sonra otobüsün Gran Viadan da geçtiğini de öğrenince keyif kahvemi de içip restorandan çıkıyorum.
Acenta yetkilisini belirtilen noktada görüyorum. Biletimi 25 euro ya acenta yetkilisinden alıp gelen Tur otobüsüne atlıyorum. 11:30 de hareket ediyoruz.
Bilet'e Toledo da turistik tren ile şehir turu da dahil. Rehberlik hizmeti ekstra. Dönüş saatimiz 19:00 (www.busvision.net)


Toledo Madrid'in 80 km (1 saat) güneyinde, İspanyanın 17 özerk bölgesinden biri olan Castilla La Mancha bölgesinin başkenti. Şehrin üç tarafını çevreleyenTajo nehri, portekize oradan da okyanusa kadar uzanıyor.




 Toledo 1986 dan beri Unesco'nun Dünya miras listesinde ve şu günlerde ülkemizde çok popüler.

Tarihi:

Toledo yu MÖ 192 de Roma'lılar egemenliklerine alırlar. Dada sonra Vizigotlar bölgede hakimiyet kumuşlar. 711 yılında Emeviler Tarık bin Ziyad İspanyayı feth edince
Toledo da Müslümanların eline geçmiş fakat ayrıcalıklarını başkent Cordoba'ya kaptırmıştır. 1085 te Kral VI.Alfonso şehri feth edip başkent yapar. Müslümanların can ve
mal güvenliğini sağlayan kral kentte Arap, Hıristiyan ve Yahudi kültürünün kaynaşmasını sağlar. Kurulan çevirmen okulu ile Arap bilim ve felsefesinin
Avrupada tanınması sağlanır.

1492 Yahudiler şehirden göç etirildi. Bunları Osmanlı İmparatoru Yavuz sultan Selim kabul etmiştir. İzmir, İstanbul ve Selaniğe yerleşen Sefarad yahudilerinin çoğu
Toledodan gelmiştir.

16. yy da çıkan iç isyanlarla şehir zayıflamış ve II. Felipe'nn başkenti Madrid 'e taşımasıyla (1560) önemi azalmıştır.

Gezilecek yerler:

İspanyanın bir çok şehrinde göreceğiniz görkemli yapı Alcazar (alkasar). Arapça kökenli Kasr yani hisardn geliyor. Şehre en hakim tepede. MS.3 yy da Roma İmparatorluğu
sarayı olarak yapılmış. 1560 başkentin Madrid'e taşınmasına kadar İspanya Krallarının resmi konutu olmuş.  İspanya iç savaşında büyük zarar görmüş.
Aslına uygun restore edilip günümüzde askeri bir müze olarak kulanılmakta.

Toledo Katedrali (Catedral de Santa Maria), İnşasına 1226 da başlanıp 1493 te tamamlanmış, Gotik tarzda yapılmıştır. Toledo başpiskoposunun resmi konutudur.
Katedralde El Greco, Goya, Rubens gibi sanatçıların eserleriyle süslenmiş.






El Greco Müzesi.
1541 de Giritte doğup, 1577'de Toledoya gelen ünlü ressam Greco'nun yahudi mahallesindeki evi. 1911'de müzeye dönüştürülmüş. Zamanım az olduğu için gezemedim.






Sefarad Müzesi (Museo Sefardi) Sinagoga del Trandito
Yahudi mahallesinde bulunan sinagog, Yahudilerin ispanyadan sürülmesinden önces ve sonrasına ait kıyafet, el yazmaları,
kutsal kitapların sergilendiği bir etnografya müzesi.

Bir Turistik bilezik (Pulsera Turistica) ile şu 6 yer gezilebilir:
*Santa Tome Klisesi
*Santa Maria de Blanca Sinagogu
*San Juan de los Reyes Manastırı
*Cristo de la Luz Camisi
*Los Jesuitas Klisesi
*Salvador Klisesi

Ve saat 5 buçukta, her saat başında şehir merkezi etrafında ring tur yapan trene binerek panaromik şehir turu yaptım.
Saat 19:00 de Madrid'e dönecek tur otobüsüme binip Toledo'dan ayrıldım. Ve sabah çıkış yaptığım hostele döndüm.
Toledo'dan maalesef Granada veya Sevilla'ya otobüs olmadığı için tek çare Madrid'e dönüp gecelemek ve sabah yola çıkmak.


Cathedral de la Alnudena
Don Kişot &Sanço Panço



 4 Aralık
Sabah Granada'ya gitmeden Madrid'i biraz turlamak istiyorum. Otelden çıkıp Purta del Sol ( Güneş Kapısı) a geliyorum. Bizdeki Taksim Meydanı gibi. etrafında çeşitli cafeler, mağazalar, dükkanlar var. Cortes İnglesi hemen görürsünüz. Özellikle yıl sonunda güzel indirimler olduğunda çok uyguna markalı ürünler bulunabilir.
Bikaç metre sonra Plaza Mayor'a varıyorum. Engizisyon mahkemelerinin kurulduğu meydan. Arkasında Mercado de San Miguel denen bir kapalı pazar var. Bunu karşısındaki
mekanlarda bira tapas yapılabilir. Buradan direk Palacio Real de Madrid (Kraliyet Sarayı)'e varıyorum. Bizim Dolmabahçe sarayımıza benzetiyorum. Yan avlusunun karşısında Cathedral de la

Alnudena  (Alnudena Kahedrali) bulunuyor. Granada'ya gideceğim için saray ziyaretimi Endülüs dönüşüne bırakıyorum. Sarayın önünde IV. Felip'in heykeli ve karşısında Madrid Tiyatro (Teatro Real) binası bulunuyor. Kraliyet Sarayının yanında bahçesi ve yolun karşısında da İspanya Parlamentosu (El Senado) bulunuyor. Hemen yan tarafta Cervates anısına yapılmış anıt ve
Don Kişot ile Sanço Panço'nun heykellerinin bulunduğu Plaza d'Espana (ispanya Meydanı). Çocukların bayıldığı heykellerle ben de foto çektiriyorum. Plaza d'Espana'dan Gran Via ya gündüz gözüyle geçiyorum. Çok hareketli bir cadde. Madrid'in Bağdat caddesi. Güzel restoranlar da var ama fiyatlar yüksek. Dikkatli olmak lazım !

İphone ile nedense onlide Alsa otobüs biletimi alamadığım için Estacion Sur (Atocha tren garının arkasınaki otobüs terminali) 'e geçiyorum. Alsa 'nın gişesinden
biletimi alıyorum. Şansıma yer var. 18,75 euro tutuyor. Aslında bileti 1 gün önce almak en garantisi. Çünkü hafta sonları, tatil günleri yer sıkıntısı olabilir.
Alsa otobüsüme binip uzun yolculuğuma başlıyorum. Madrid -Granadad arası otobüs ile 5 saat sürüyor. Konforlu otobüsler.
İspanyanın farklı noktalarına gidiyor. Web sitesinde güzergahlar ve fiyatları yazıyor. (www.alsa.es)
 

Granada
Otobüs yolculuğu sırasında Granada ve Alhambra hakkında bilgi topluyorum. Yazılanlara göre yazın ve yoğun sezonda Alhambra giriş biletinin öncede alinmasi gerektiğini
ögreniyorum. Web sitelerinde yaptığım araştırmalarda ertesi gün için bilet kalmadığını görünce başımdan kaynar sular dökülüyor. Sırf Alhambra'yı görmek için
gelip göremeden dönmek tam bir rezalet olur. Benzer bir şey Alcatraz da başıma gelmişti. San Francisco'dayken Alcatraz biletlerini netten almayı son güne bıraktık.
Gideceğimiz gün tam da hafta sonuna denk gelince, internette biletlerin bittiğini gördük . Ertesi gun bir umutla gişeye gitsek de, hüsrannnn. Al Capon ' un yattiğı
hatta kaçtığı ünlü hapishaneye gidemedik. Alcatraz' a gidememek fazla da üzmedi. Sonucta denizin ortasinda köhne bir hapishane. Fakat Alhambra'da da  aynı 
şeyin başıma gemesi tam bir facia demek. Ama umudumu da tam kesmedim. Ve yolculuğumun sonunda Granada terminaline yanaştık. Bir sonraki gün Cordoba' ya geçeceğim ve
tüm Ispanya'da Constitucion (Anayasa) tatili ve hafta sonu tatili birleştiği için Cordoba biletimi önceden alıyorum.

Granada, Gırnata. Sierra NeVada dağının eteklerinde kurulmuş.İslam etkisinde yoğrulmuş bir şehir. Sacromonte, Albaicin ve Alhambra olarak üç tepesi vardır.
Alhambra bunlardan Darro nehri ile ayrılır.


Granada Araplar tarafından güç kullanılarak feth edilmesine rağmen, özellkikle 1238'de Nasri (Nasrid) Arap beyliğinin kurulmasıyla en ferah dönemini yaşamıştır.
1492 'de Katholik Krallıklarca feth edilen şehirde Rönesans, Barok ve neoklasik yapılar yapılmış.

Granada'yı gezmenin en iyi yolu tabanvay. Yürürken parklar, taş evler, dar sokaklar, insanı hayran bırakıyor. Hop on-hop off otobüslerine de binilebilir. Günlük 8 euro
(www.granadacitytour.com) Granadayı gezmek için 1 gün yeterli.


Dolaşa dolaşa Booking.com dan rezervasyon yaptığım Hotel Los Molinos' a ulaşıyorum. Otel'in yeri çok ideal. Alhambra'ya çok yakın ve tam Granada şehir merkezinde.
Resepsiyonu süper yardımcı ve fiyat kalite orani çok yuksek. Otel check-in imde resepsiyonist, Granada da bütün otellerin Alhambra için belli bir bilet kontenjanı
olduğunu ve giriş biletimi otelden KK ile alabileceğimi söyleyince rahatlıyorum. Biletimi online aldıktan sonra resepsiyondaki senorita (hanimkızımız) bana
nasıl gidebileceğimi, kaçta açıldığı gibi pratik bilgileri veriyor.Alhambra tepede olduğu için otelin önünden gecen C3 numaralı belediye minibüsüne binmemi
tavsiye ediyor. Çok sık, 10-15 dakikada bir geçiyormuş.
Yazın çok uzun kuyruklar olduğu icin erken gitmekte fayda var. Saat 8:00 de gişe açılıyor. Ziyaret 8:30 da basliyor. Kis sezonu olduğu için fazla bir sıra yok.
Internetten bilet alanlar ile orda alacaklar için farkli sıralar var. Gişeye giderken internetten alınan çıktı ile odeme yapılan KK nı götürmek gerekiyor.
Nasri Saraylarının girişi bilette belirtilen saatlerde. Geç kalanları almıyorlar. Dış bahçeler, Generalife (yazlık saray), Alcazar(hisar), Beşinci Charles'ın Sarayi
icin belli bir zaman kisitlamasi yok.
Alhambra gün içi iki farklı bölümde gezilebiliyor.Sabah 8:30-14:00 arasi veya öğleden sonra 14:00-18:00 arasi gezilebiliyor. Yaz sezonunda (15 mart-14 ekim) saatler
14:00-20:00 arasi oluyor.  Bilet fiyati 14 euro. 11 yaş altı çocuklar ücretsiz.


La Alhambra
Önce Nasri (Nazaries) sarayıyla ziyarete basliyorum. ilk girişi Mexuar(meşver) odası, arapça Maswar kelimesinden geliyor, Şura yada Danışma meclisinin toplandığı
odaymış. Daha sonra bir şapele dönüştürülmüş.  İlk andan itibaren insani etkiliyor. Binbirgece masalları gibi. Saray restore edilmeden önce virane haldeymiş.
Evsizler yaşıyormuş. Hatta içine gecekondular yapılmış. Fakat şu an ispanyaya milyonlarca turist çeken cennet gibi bir yer.
Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur atasözünün en güzel örneği. Altın odadan geçip havuzlu, iki tarafı kemerlerle çevrili , Patio de Arrayanes (mersin ağacı bahçesi)'ne
çıkıyorum. Muhteşem bir avlu. Havuzun etrafı mersin ağaçlarıyla çevrilmiş. Kuzeyinde taht odası bulunuyor.
Bitişiğindeki Comares kulesindeki elçiler salonu sarayın en büyük salonu olup Granada'nın Katholik beyliklere teslimiyet kararının verildiği oda olduğu söylenir.
Aslanlı avlu,adını 12 aslanla çevrili çeşmeden alır. Bu havuz Alhambranın sembollerinden. Buradan Abencerrajes salonu, Kral odası ve iki kız kardeş salonuna geçiyorum.
Abencerrajes odası ismini bu odada kafaları kazığa çakılan Nasri hanedan üyelerinden alıyor.  Akan kanların tabanı kırmızı yaptığına inanılıyor. Kubbesindeki geometrik
işlemeler halkulade. Sala de los Ajimeces (Daraxa) 'den içi portakal ağaçlarıyla Daraxa bahçesi görülüyor. Ve odadaki meşhur Daraxa Balkonundan (Belvedere) bahçe
seyrediliyor. Alhambra 780 yıllık İslam hakimiyetinin en güzel sarayıdır.

La galibe illalla




Dünyanın hiçbiryerinde Allah adını bukadar çok geçtiği
duvar, sütun, kemer, kubbe, tavan, kapıya sahip başka bir saray yoktur.

Bütün sarayın duvarlarında "La galibe illallah" yani "Allahtan başka galib yoktur" yazar. Bu söz adeta sarayın simgesi.










Alhambra sarayı islam medeniyetinin ulaştığı en üst sınırı gösteren bir şaheserdir. Sarayın orjinal ismi El-Hamra yapının kızıl renginden
gelmektedir "Kızıl Hisar". Alhambra'nın duvarlarıda 3 şairin şiirleri süsler. Bunlar İbni Hatip, İbni Zambak, ve İbni Ceyyap. Alhambra Müslümanların hoşgörülüğünü simgeler.
Alhambra'da 7 ve 7'nin katları kullanılmıştır. Kubbeleri göğün 7 kat oluşunu. 7 katlı mahseni cehennemi, avluda 7 tane revak, 7 tane kemer. Aslanlı havuzun olduğu
avluda 124 tane sütun. Burada cennet ve cehennemi görebilirsiniz. 1829 yılında İspanyaya büyükelçi sekreteri olarak atanan Washington Irving, Alhambra'da bir odada
kalıp sarayın mimarisini, tarihini araştırarak detaylı bir kitap yazdı. Tales of The Alhambra, Batı ve Doğuda büyük yankı yarattı.

Nasri Sarayı ve bahçelerini gezdikten sonra Alcazara (hisar ve surlara) çıkıyorum. Granada ve Albacin ayaklar altinda.  Ordan Charles V'in Sarayina geciyorum.
Ust ve alt kati muze olarak kullaniliyor. Ordan da yazlık bahçeler olarak kullanılan Generalife bölümüne geçiyorum.
Charles V Sarayı
Saat 3 gibi dolu dolu saray gezintimi bitirip ayriliyorum. Donuste yokuş asağı Granada merkezine ağaclik bir yoldan diğer turistlerle birlikte sallanirken
Adalet Kapısını görüyorum.  Eski günlerde sarayın girişi, at nalı şeklinde ve el kabartmalı kilit taşının olduğu Adalet Kapısıymıs ( Puerta de la Justicia). Bazılarına
göre bu el nazar boncuğu gibi bir tılsım, bazılarına göre de islamın 5 şartını gösteren bir işaret. Ve sonunda Puerta de las Granadas (Granada Kapısı) 'dan merkeze
ulaşıyorum. Merkezi gezerken yine baska bir açik büfe retorani Fres & Co'ya denk geliyorum. Yine 9,95 euroya açık büfe. Doyurucu ve pratik .




Sacromonte
Cordoba otobüsümun saati yaklastiğı için C2 numarali minibus ile Sacromonteye cikiyorum. Merkeze uzak oldduğu için taki yada belediye minibüsüne binilmeli.
C2 numaralı minibüs tarzı belediye otebüsleri dar sacramonte sokakları için ideal
Zamanım kısıtlı olduğu için minibüsten hiç inmeden Panaromik bir tur yaparak eski yahudi ve çingene mahallelerinden geçerek merkeze dönüyorum. Sacromonte turistik flemenco
gösterileriyle dolu. Geceleri yerel evlerde bu flemenco gösterileri izlenebilir


Albaicin
Müslümanların yaşadığı bir Arap mahallesi. Buraya vakit ayıramadım. Artık bir dahaki sefere...



Cordoba
Granada Cordoba arası 200km ALSA otobüsüyle 2 saat 50 dk. Constitucion (anayasa) tatilinde bilet bulmak sıkıntılı olacağı için yarınki Sevilla Alsa otobüs biletimi(13,32euro) ve Sevilla-Madrid Renfe  hızlı tren biletimi(80euro) Cordobaya varır varmaz alıyorum.
Cordobada hotelime geç varıyorum. Hostal Los Angeles adında çok düzgün bir aile işletmesi. Guad el Kevir (the great river) Nehri kıyısında ve Cordoba Camisine yürüme mesafesinde.

6 Aralık
Cordoba'ya da dolu dolu 1 gün ayırdım. Sevillyadan daha küçük, Granada dan biraz daha büyük bir yer. Önce sabah kahvaltısı. Kızarmış ekmeğin üstüne zeytin yağı ve ton balığı ezmesi.  Al sana İspanyol kahvaltısı :) ekmek üstüne zeytin yağı sürülüp ton balığı, peyir, salam, koyup yiyorlar. Nerde bizim kahvaltımız...

Cordoba Endülüs bölgesinin merkezinde bulunur. Guadarkivir nehri doğu batı yönünde geçer.   10yy önce Cordoba Müslüman ispanyanın başkenti ve o zamanki dünyanın en kalabalık şehriydi. Aynı zamanda en entellektüel ve kültürel şehriydi. 1236 da III. Ferdinand tarafından feth ediliyor.  Burada Kraliçe Isabel, Kristof Kolomb'a Amerikanın keşfiyle sonuçlanacağı macerası için maddi desteğini veriyor.
Bugün cordoba heryerinde sanat ve tarihle dolu bir şehir. Fakat en çok camisiyle meşhur.

Cordoba cami
Unesco nun dünya mirası listesinde. Batı islam dünyasının en önemli eseri. 785 te vizigot bazilikasının yerine inşa ediliyor.  24000 m2 ve 40bin kişilik oldugu söyleiyor.  Cordoba 1236 da hristiyanlar fethediyor ve camiyi kathedrale çeviriyor.  Bu yapıldığı için binin üzerinde bulunan sütunlardan bugün 850 tane kalmış. Cami kırmızı ve beyaz mermellerin kullanıldığı, birbiri üstüne gelen  kemerlerle yapılmış bir sütun ormanı gibi. Mihrabında altınla yazılmış ayetler  ve bizansın hediyesi mozaikler ile oktogonel kubbesi helenistik ve islami kültürünün örnekleri.
Caminin tam ortasında 1523'te V.Charles döneminde başlatılıp 1776 da bitirilen katedral bulunur. Rönesans, Gotik ve Barok mimarisi görülür.
Ziyaret gün ve saatleri :
Mart-ekim ayları arasında :
Pazartesiden Cumartesiye kadar 10:00-19:00 arası
Pazar ve tatil günler 08:30 - 11:30 / 15:00 - 19:00 arası
Kasım-Şubat ayları arasında:
Pazartesiden Cumartesiye kadar 10:00-18:00 arası
Pazar ve tatil günler 08:30 - 11:30 / 15:00 - 18:00 arası
Bilet gişesi, kapanış saatinden 30 dk önce kapanıyor !!!  Giriş ücreti 8 euro (pazartesiden cumartesiye kadar 8:30- 9:30 arası giriş ücretsiz. Ama tatil günleri hariç)
Zafer kapısı (puerta del puente)
Şehir surlarının bir parçasıymış. 16.yy da zafer kapısı olarak restore edilmiş. Üstüne çıkılarak manzara izlenebilir.
Alcazar
Eski bir roma kalesinin yerine yapılmıştır. Hristiyan krallarının sarayıdır. Granada Nasri krallığının fethi ve Amerikanın keşfinin planlandığı yerdir. İçerisinde 2&3.yy roma döneminden mozaikler bulunur. Magribi ilhamlı havuzlu avlu ve portakal, limon, selvi, palmiyeli bahçeleri görmeye değerdir.
Giriş Saatleri ve ücret :
Salıdan cumaya 8:30 - 20:45
cumartesi 8:30 - 16:30
pazar ve tatil günleri 8:30 - 14:30
Pazartesi Kapalı
pazartesiden Cumaya (tatil günleri hariç) 8:30 - 9:30 arası ücretsiz  Tam bilet 4,5 euro
Özellikle tatil günlerine denk gelenler giriş saatlerine dikkat etmeli. ben d eson dakkada girebildim. Uzun kuyruklar oluyor !!
Puente romano (roma köprüsü)
Guadalkivirin üstünde Romalılar'ın yaptığı, üstünde değişik yerel sanatçıların kendi performanslarını sergilediği çok zarif bir köprü.
Gezimin ardından sangria mı ve tapaslarımı yedikten sonra Puerta del Puente' nin önünden 3 numaralı otobüse binerek terminale geçtim. Yolculuk Sevilla...

SEVILLA
Cordobadan otobusle 2 saatte Sevilla'ya geçiyorum. 140 km, 2 saatlik bir yolculuk. Otogardan otelim yürüme mesafesi.

7 aralık
Sevilla (İşbiliye) Endülüs özerk bölgesinin merkezi ve en büyük şehridir.
Bir iç liman olarak Endülüs'ün en önemli ve İspanya'nın dördüncü büyük kentidir. Geçmişte de bir kültür merkezi, Müslüman İspanya'nın başkenti ve Amerika'nın keşfinin başladığı şehirdir.
Tarihçe
MÖ 2.yy da Roma yönetiminde gelişmeye başlayan Sevilla, MS 5.yy da Vizigotların yönetimine girdi. 722 de Müslümanların eline geçip İşbiliye adını alır. 1248'de Kastilla ve Leon Kralı 3.Ferdinand tarafından ele geçrilir. Bunun üzerine İspanyada Müslüman yönetiminde sadece Ben-i Ahmer (Gırnata) Emirliği kalır. 1248 de 3. Fernando'nun Granada (Gırnata) 'yı fethiyle İspanya'daki müslüman egemenliği son bulmuştur.
Sevilla, 1588'de 150 bine varan nüfusuyla İspanya'nın en kalabalık ve en varlıklı kentine dönüştü. Kentin zenginliği yerel sanayi ve ticaretten çok, sömürgelerden sağlanan kazançlara dayanıyordu. İspanyol halkının övünç kaynağı olan ressam Diego Velázquez, Francisco de Zurbaran ve Bartolome Esteban Murillo, heykelci Juan Martínez Montañés ile şair Fernando Herrera gibi büyük sanatçılar Sevilla kentinde yetişti. Cervantes'in ünlü Don Kişot romanını Sevilla'nın hapishanesinde kaldığı sırada tasarladı.
Sevilla'nın İspanya İç Savaşı (1936-39) boyunca Milliyetçilerin elinde kalması ve hiçbir çarpışmaya sahne olmaması nedeniyle kentteki birçok mimarlık anıtı ayakta kalmıştır.
1992 EXPO (Dünya Fuarı) Sevilla'da düzenlendi ve kente restorasyonlar ve yeni düzenlemelerle biçok şey kattı.

Görülecek yerler
Santa Maria Katedrali
Santa Maria Katedrali'nin büyük bölümü, Muvahhidlerin 1172-90 arasında yaptırmış olduğu caminin bulunduğu yerde, 1401-1506 arasında yapılmıştır. hırıistiyanlığın 3. büyük klisesi. (Londra'daki St. Paul katedrali ve Roma'daki St. Piere bazilikası) Caminin Giralda adıyla bilinen minaresi de katedralin çan kulesine dönüştürülmüştür.  Kulenin tepesine 33 katlı rampa ile çıkılıyor. 12 adet çanla donatılmıştır. Şehir manzarası müthi.  İçinde Kristof Kolomb 'un mezarı var. Giriş ücreti 8 euro

Alcazar Sarayı
Kathedralin yanındaki Alcázar Sarayı, Muvahhidler döneminde, 1181'de başlanmış, ama Hıristiyan yönetimi altında 1364'te tamamlanmıştır. Bu nedenle o da katedral gibi hem Magrip üslubunun, hem de gotik üslubun özelliklerini taşır.  Kraliçe İsabel, Amerikanın keşfinden sonra Kristof Kolombu bu sarayda karşılamış. Elhamra ve Cordoba Alcazzar saraylarından sonra Sevilla Alcazar Sarayını gezmedim ama kesinlikle gezilmesi gereken bir yer. Bir dahaki sefere artık.

Altın Kule (Torre del Oro)
Bu zamanlar Alcázar'ın dış surlarının bir parçası olan, güvenlik amacıyla 1220 'de yapılmış, 12 köşeli Altın Kule (Torre del Oro) günümüzde de nehir kıyısında çarpıcı bir görüntü oluşturur. Tepesindeki fener 18 yy da eklenmiş.
Tekne turu yapmak isteyenler Altın Kulenin önünden tekneler hareket ediyor. Ücreti 15 euro.

Plaza de Espana
Maria Luisa Parkı'nın yanında buyunan yarım ay şeklinde İspanya Meydanı (Plaza de Espana). Sevilla ekonomisini canlandırmak amacıyla 1929 da düzenlenen Expo fuarı için, ispanyol yelpazesini andıran ve tüm İspanyol şehirlerini fayanslarla resmeden localardan oluşan bir meydandır. Fuar dünyayı sarsan ekonomik krizin kurbanı olmuş, fazla ziyaretçi çekememiş ama şehre çok güzel eserler kazandırmış.

Plaza de Toros
Arena turla gezilebilir ve matador müzesi ziyaret edilebilir.

Cartuja Adası
Guaderkivir nehrinin karşısında bulunan adacık. Kristof Kolomb'un Amerika keşfine çıkmadan önce yaşadığı ve hazırlıklarını yaptığı yerdir. Amerika'nın keşfinin 500. yılında Kolomb'u anmak için Expo 92 Sevilla'da düzenlemiş. Expo sayesinde ada imarlaşmış ve fuar alanı, stadyum, golf sahaları, mühendislik fakültesi, konut alanları ve Isla Magica diye bir eğlence parkı yapılmış.  Adanın güneyinde Triana semti bulunur.

Triana
İsmi, Italica'da bir Roma garnizonunda doğan imparator Trajan dan geliyor. Seramik ve çömlekleriyle meşhur. Burada denizciler, matadorlar, çömlekçiler, flamenko sanatçıları ve çingeneler yaşarmış. Triana, Flamenko kültürünün gelişmesine çok katkısı olmuş. Burada flamenko showları izlenmeli.

Italica
Roma imparatoru Trajan ve Hadrian'ın doğum yeri olan Italica adlı büyük Roma kentinin yıkıntıları Sevilla'nın 18 km kadar kuzeybatısına düşer. Kentin amfitiyatrosunun kalıntıları çok etkileyici.  Burayada gitmeyi çok isterdim. Hadrian ve Trajan için ama şehir dışında. Başka zaman yapılacaklar arasında...
Resmi tatil nedeniyle heryer cıvıl cıvıl. Ben de bu yorgunluk üstüne güzel bir şarap, tapas yapıyorum. Sabah yolculuk Madrid. Artık dönüşe geçiyorum :((

MADRID
8 aralık
 Sabah Sevilla Santa Justa tren garından
hızlı trenime bindim. Tren biletim tatile denk geldiği için ve geç aldığım için biraz tuzlu oldu ama bana 1 gün kazandırdı. iki buçuk saatte madride geçebildim. Yolda Madrid'de direk Prado müzesine gitmeye karar veriyorum. Gönülden Real Madrid'in stadına gitmek de geçiyor ama vakit yeterli değil. Bir dahaki sefere bir maç denk getirip gitmek daha mantıklı. Fakat stadı ve müzesini gezmek isteyenler www.realmadrid.com sitesindenbiletleri alınabilir. 19 euro tam bilet 13 euro çocuk(14 yaşına kadar)
13:15 te Madrid e vardım. Atocha istansyonundan direk Prado Müzesine geçiyorum. İçerisi bir dünya. Haftaiçi 18:00 - 20:00 arası ve Pazar ve tatil günleri 17:00 - 19:00 arası giriş ücretsiz. Normal bilet 14 euro Audio guide ile 23 euro.  El Greco, Velazquez, Goya gibi ispanyol ressamların eserleri, anadoludan da götürülen heykeller salonları dolduruyor.  Müze saatleri hafta içleri 10:00 - 20:00 arası hafta sonları ve tatil günleri 10:00 - 19:00 arası.
Müzenin kapanmasıyla ben de puerta del sol deki yeni otelime son gecem için geçiyorum.

9 aralık
Artık sabah Barajas 'dan kalkan uçağımla eve dönüş yolculuğum başlayacak. Biraz Madrid'de görülecek yerlere değinelim.

Madrid castilla Leon'un başkenti. Avrupa'nın en yüksek başkentlerinden biri olan Madrid 636 m. yüksekliktedir.Yazları sıcak, kışları da soğuk geçer. İçinden Manzanares nehri geçer. ispanya'nın merkezinde olduğu için 1561 de II.Felipe başkent yapmıştır.

puerta del sol (güneş kapısı)

Madrid gezilecek yerler

Buen Retiro Parkı (Jardines del Buen Retiro) İçinde yapay bir göl, cafeler, yürüyüş yolları,
2 sanat galerisi ve bir tiyatronunn bulunduğu bir rekreasyon alanıdır.

Madrid Atocha istasyonuna

Neptün Çeşmesi (Fuente de Neptünes)

Prado müzesi : Neoclasik bina Louvre Müzesinden etkilenen İspanyol kraliçesinin isteği üzerine yapılmış.

Gran Via : Fotoğraflardan alışkın olduğumuz Metropolis binası, Telefonica binası, ve şehrin sinema merkezi Plaza del Callao.      Tam da ben geçerken Thor daki ünlü oyuncu Chris Hemsworth ve Christina Applegate, Tatil(vacation) filminin galası için bu meydandalardı.

Metropolis binası

Puerta del Sol :madrid'in gezi için başlangıç noktası. cafeler, restolanlar ve mağazalar bulunur. Casa de Correos (Saat Kulesi) ve
               çilek ağacından meyve yiyen ayı heykeli El Oso y El Madrano bu meydanın sembolleridir.

Plaza Mayor
Plaza Mayor engizisyonda giyotinle idamlarn yapıldığı meydan. Ortasında III. Felip'in heykeli var. Cafeler restolanlar bulunuyor.  

Cortes Ingles

Plaza de Espana : Cervantes 'in helkelinin olduğu önemli bir meydan.

Mercado de San Miguel: daimi pazar. şarküteri, meyve sebze, et satışı ve daha birçok ürün satılıyor.

Palacio Real de Madrid (Kraliyet Sarayı) : 18. yy da Madrid'e kazandırılan bir saray. Bizim Dolmabahçe Sarayımız gibi.

Cathedral de la Almudena  (Almudena Kahedrali).1879-1993 arasında yapılmış neoklasik bir yapı. Palacio Real 'in karşısında.

Madrid Tiyatrosu (Teatro Real)

Don Kişot ile Sanço Panço'nun heykellerinin bulunduğu Plaza d'Espana (ispanya Meydanı)

Plaza de Cibeles: Kibele Meydanı. Bereketin ve tabiatın tanrıçası için yapılmış bir anıtsal çeşmedir. Etrafında Kibele Sarayı vardır. Günümüzde posta müzesi olarak kullanılmakta

Santiago Barnabeu Stadı:1947 de yapılmış, 85 bin kapasiteli dünyanın en büyük stadlarından.

Puerta de Alcala: Madrid'deki sembolik bir zafer kapısıdır.

Las Ventas Arena: boğa güreşi arenası. 25 bin kapasiteli. Boğa güreşleri Mart – Aralık arasında düzenleniyor. Barcelona'da ve tüm Katalunya Bölgesinde 2012 de boğa güreşleri yasaklandı.

El Rastro :Pazar günleri La Latina bölgesinde kurulan bit pazarıdır.














19 Şubat 2016 Cuma

Foça

Günübirlik Kaçamaklara devam, istikamet Foça...

Yine bahardan kalma bir İzmir Şubat'ı. Sıcaklık 26-27 derece. Saat 11. ne yapsam diye düşünürken, İzmirin nimetlerinden faydalanıp, İzban ile Foçaya gitmeye karar verdim.
Herşey spontane. Saat tam 12:00 de Şirinyerden bindiğim İzban ile 13:00 de Menemen'e vardım. Yolda iphonedan Foçayı biraz araştırdım, akarmanın nerde ne zaman yapılacağını öğrendim.
Menemen'de inip Aliağa yönüne tekrar aktarmamı yaptım. 10 dk yolculukla ilk durak Hatundere'de inip 744 numaralı Eski Foça aktarma otobüsüne bindim.45 dk sonra Foça'ya
ulaştım. 12 de başladığım yolculukla 13:45 te foça ya ulaştım. Ve kentkart ile sadece 4,80 tl!! Şaka gibi... Hem konforlu hem ucuz. Teşekkürler İZBAN

Foça (PHOKAIA) İzmir'e sadece 70 km uzaklıkta. Karşıyaka'ya daha da yakın. Karşıyakalılar için ideal sayfiye yeri. sakin, şirin, tarihi... Havası çok temiz, güzel, fakat denizin suyu yaz kış soğuk :(

Foça ismi soyları tükenmekte olan Akdeniz foklarından geliyor. 12 iyon şehrinden biri olan PHOKAIA da İyon yerleşimi MÖ 9 yy da başlamış. Denizcilik ve mühendislik alanlarında gelişen
Phokaia yeni koloniler kurmuş. Bunlardan bir tanesi de Marsilya(Fransa)'dır.

Güzel havada Foça çarşısında, limanı ve sahilindeki yürüyüşün keyfi doyumsuz. Ortam yunan adalarından, Sakız, Samos'tan farksız. Ama yazın kalabalığı hayal bile etmek istemiyorum...








Sahilde gördüğüm dondurmacı Nazmi Usta'nın dondurmalarından denemeden geçmiyorum. Tahinli dondurma yapmış amcam. İlk defa denk geliyorum ve hemen deniyorum ;)








JANDARMA KOMANDO OKULU VE EĞİTİM MERKEZİ KOMUTANLIĞI
Daha ilerleyince Foça Jandarma komutanlığına varıyorum. İçimi bir burukluk kaplıyor. Bir yüzbaşıyla selamlaşıyorum. İçimden başımız sagolsun diyorum, aklımdan Ankaradaki şehitlerimiz geçiyor. Biz bu güzellikleri onlar sayesinde yaşıyoruz.
Ve istanbuldaki kuzenim Gencer burada acemilik yapmıştı, sonra komando olarak Irakta operasyonlara katıldı... Gencer'in anılarını dinlemek lazım. Asıl askerliği o yaptı !!!










Foçada her yer sevimli dostlarımızla dolu. Kediler, köpekler. Fakat gül gibi geçiniyorlar. Darısı biz iki ayaklıların başına....







 



 
Girdiğim bir fırından ekşi maya köy ekmeği aldım. Foçanın tek odun ateşiyle çalışan ve en eski fırınıymış. Laf lafı açtı. Çalışan arkadaş Salih yazları Antalya da Club Med de, kışında Fransa Alplerinde Club Med de çalışıyormuş. Yazlık komşumuz, Club Medlerin emekli aşçıbaşı Ahmet amcamızı hemen tanıdı.







Salih balık ekmek için bana Deniz Cafeyi önerdi. Ekmekleri onlar veriyormuş. Zaten çay içtiğim kahvehaneci amcam da aynı yeri önermişti. Valla yediğim en iyi balık ekmek diyebilirim. Kalamarı da harika. Sadece alkol yokmuş. tek eksiği. Ama foçada ailecek gidilecek ideal bir yer.












Yazın kesin tekne turu yapılmalı. Fok adları, Atatürk adası, Siren Kayalıkları... Siren kayalıkları demişken Bir rehber olarak bahsetmeden geçmeyim. Mitholojiye göre bu kayalıklardan geçen denizcilier gördükleri güzel kadınlar ve duydukları esrarengiz
sesler ve müziklerle akılları başlarından gidip gemilerini sonsuza kadar burada kalmak için kayalıklara sürüp parçalarmış. Homerosu'n Odysseus'unda Truva savaşı sonrası Odysseus gemileriyle evine dönerken, kayalıklara yaklaşırken, büyücü Kirke'nin Sirenler hakkında anlattıklarını hatırlar.
Sirenlerin büyülü çığlıklarına kapılmamak için kendini halatlarla geminin direklerine bağlatığ ağzını da süngerle kapatır. Denizcilerinin de kulaklarını da balmumuyla kapattırır. Böylece sirenlerin sesini sadece kendisi duyacakmış ama ağzı kapalı olduğu için kayalıklara doğru gitmek için emir veremeyecekmiş.
Bu sayede kurnaz Odysseus bu görevi de tamamlar.

Günlerin nispeten uzadığı, havanın 17:45 gibi kararmaya başladığı güneşli bir gün sonrası 17:45 otobusuyle gerisi geriye Foça'dan ayrıldım. Zaman bana yetti. Günübirlik harika bir gezi oldu .













Tire






izmir'den günübirlik yapılabilecek en güzel ve en kolay gezi noktalarındandır.

Tire izmire ortalama 90 km uzaklıkta. Araba veya tren ile kolay bir ulaşımı var.
Izmir-aydın otobanından selçuk gişelerinden çıkıp tire levhasını takip edilirse 20 km sonra, bir saat kadarlık bir yolculukla ulaşılır.
Tireye izmir otogarından otobus ile Gaziemir bağlantılı da gidebilir. 1,5 - 2 saatlik bir seyahat ile tireye ulaşılabilmekte.

Benim favorim ise trenle yolculuk. Tren saatleri TCDD nin sitesinde bulunuyor. Gezmek için gidenler Salı gününü seçerlerse meşhur Tire pazarını da görme şansını bulabilir.
Basmane'den saat 10:10 trenine binilirse 12:00 de Tire'ye ulaşılır. Tren garından sağa dönüp tatlı yokuşu çıkarak çarşısına ulaşılır. Salı günü gidenler kendilerini meşhur Tire pazarında bulacaklar.

Ben vakit geçirmeden direk Kuyu Tandırını denemenizi tavsiye ederim. Favorim Kuyu Tandırcı Ali Usta. Sabah 4 te başlayan tandır satışı öğlen 11-12 gibi bitiyor. Şansınız varsa yetişirsiniz.
Ben 12:30 gibi gittiğimde yetişmiştim. Yok böyle bir lezzet. Tandır suyuna pirinç çorbası ve tandır 20 tl. Helal olsun...

Tire pazarında çeşitli otlar; ısırgan, şevketi bostan, radika, pazı ... mevsimine göre daha neler...
ayrıca zeytinyağları, pekmezler, kantaron yağları, ballar, polenler,
peynirler, lor, çökelek, tereyağı. Benim favorim çamur peyniri. kesinlikle denenmeli.
kasaplarından sucuk ve et alabilirsiniz.
Tren istasyonu yanındaki Tire Süt Kooperatifi marketinden veya çarşıda Kırıkkaya  mandıralarından ihtiyaçlar alınabilir...

Çarşısına 5-10 dakikalık yürüme mesafesndeki Derekahve kesinlikle görülmeli. Özellikle baharda akan suları ve yemyesil ağaçlarla cennetten bir kesit gibi geliyor. Meryem ananın Kudusten Selçuğa giderken bikaç yıl burada kaldığına inanılıyor.


Merkezde bulunan Kent müzesi gezilmeli. Ücretsiz. İçinde Tanju Okan ve Nejat Uygur için birer köşe bulunuyor. Tanju Baba Tire doğumluymuş. Nejat uygur da babasının işi nedeniyle küçüklüğünde Tire de kalmış.

Kent müzesinin yakınındaki Arkeoloji ve etnografya müzesi de gezilebilir.

Müze yanında 1490 larda Yavuz Sultan Selim zamanında İspanyadan gelen Sefarad Yahudilerinin bölgeye getirdikleri, ağaç misket(meşe) ile oynanan Karambol oyunu için yapılmış bir alan görülebilir.

Tirenin meşhur Tire şiş köftesi de kesinlikle denenmeli. Üstüne de karadutlu lor tatlısı...   Ama benim favorim kuyu tandır :)


Arabayla gidenler Kaplan köyündeki Kaplan Restoranı mutlaka denemeli. Ayrıca açık büfe kahvaltı için Yılmaz Ege Kahvaltı tavsiye edilir. Kişi başı 15 tl açık büfe. Top tepeye de çıkılmalı.


Tire merkez 4-6 saatte gezilebilir. Dönüş için 16:10 yada 18:05 trenine binilebilir.

03.01.2017 'de yine bir salı günü yine Tire'ye yolum düştü. Bu seferki tecrübelerimden de bahsedeyim.

Nohut mayasıyla yapılan nohut ekmeğini tavsiye ederim. Şahinler fırını Atatürk bulvarında Akbank ile İşbankasının ortasında.

Yeni Cami yanındaki Behçet'in Yerinde güveç, kelle paça, işkembe ve sulu yemek yiyebilirsiniz. Fakat çorbalar için geç kalmayın. Ben 3 gibi uğradım , çorbalar bitmişti.
Tahtakale hamamı

Tarihi Tahtakale hamamının restorasyonu sürüyor. Hamamın giriş bölümünü belediye Tire'li bayanlara el işlerini sergilemesi için tahsis etmiş. Tahtakale çarşısı yakınında yivli kısa minaresiyle dikkat çeken, Tire'nin en esk camisi olsa gerek Şeyh Hüsamettin Camisini görebilirsiniz. Yapım yılı 1384. Yani 600 yıllık cami. Anadolu'dali Türk camileri'nin en eskilerinden.


Şeyh Hüsamettin Camisi









Camiden çıkınca Yeni Tire Kebap salonunda şifa niyetine bol sirkeli bir kelle paça içiyorum. Aç olmasam da iyi bir kelle paçayı kaçırmıyorum.
       


Daha sonra pazarından biraz yeşillik, ceviz ve turşusunu yapmak için tazecik pancarlardan alıp tireden tekrar dönmek üzere ayrılıyorum...