30 Aralık 2016 Cuma

Buca Kaynaklar Köyü


2016'nın son günleri İzmir'de hava çok soğuk. Etrafımıza epeyce kar yağdı.  Teleferik bile bembeyaz.  İzmir Buca' nın Kaynaklar köyü de beyaza bürünmüş.  Uzun zamandır gitmediğim Kaynaklara kar görmeye gittim.  Her ne kadar dün yağan yağmur köy merkezindeki beyaz örtüyü kaldırsa da, biraz     daha yukardaki tepelerde beyazlık başlıyor.


Kaynaklar Buca'ya 12 km, Konak'a 20 km.   Otoban ile Bornova, Karşıyaka ve Gaziemirden de ulaşmak çok rahat.  Yol üstünde çeşit çeşit kahvaltıcılar, et restoranları açılmış.  İzmir merkeze bu kadar yakın ve orman doğa içinde güzel bir alternatif.  Fakat yazın hafta sonları buraları tahmin edemiyorum.  Çok kalabalık olur. Bahar aylarında, hafta içi günübirlik kaçamak için şahane olsa gerek.

Hava gerçekten soğuk olduğu için Kaynaklar merkezdeki dere kurumuş, ağaçlar soğuktan donmuş doğa uykuya dalmış.  Bin yıllık çınar ağaçlarının olduğu meydan bomboş. Fakat kahve ve kafelerde köyün yerlileri çay ve sohbetteler. Baharda burası yemyeşil ve şırıl şırıl akan suyla huzur verici.
              

Meydandan biraz yukarı çıkınca boş tezgahları takip edince 2014 yılında Datça'da balık avlamak için dalıp sığ su bayılması nedeniyle vefat eden milli dağcı Emrah Özbay için yapılmış heykeli görürsünüz.  Hemen arkadındada onun adına yapılmış çeşme.  Eskiden buraya su doldurmak için gelirdik. Çeşmede su yok.  Kardan, buzdan olsa gerek. Bu yolu devam ettirince kamp alanına varılıyor.  Kamp için uygun iki adet kamp alanı bulunuyor.

        

Köy merkezindeki kasaplardan taze et ve fırınından köy ekmeği alınabilir.

İzmir merkeze bu kadar yakın mesafede, şehrin kalabalığından uzaklaşmak için ideal bir yer Kaynaklar. Topluntaşıma ile için Buca Üçkuyukar meydanından dolmuşlar kalkmakta

15 Aralık 2016 Perşembe

Vize Alma Tüyoları

Schengen vizesi
Bu Vizeyi daha uzun süreli ve kolay almak için size birkaç tavsiye vereceğim. Bizzat kendim de bu şekilde vize alıyorum. En son 2 yıllık aldım. Bu sayede iki yıl içinde istediğim zaman, ucuza bilet yakalayınca yada ani bir yurt dışı gezisi icap ederse vizeyle uğraşmadan, ivedilikle yurt dışına çıkılabiliyor. (Bu yazımdan sonra vizem bittiği için tekrar vizeye başvurdum. Avrupa ve yunanistanla ilişkilerimizin gergin olduğu bu günlerde 22.nisan.2017 - 21.ekim.2019 geçerli yani 2,5 yıllık vizemi aldım)

Size başvuru evraklarından bahsetmeyeceğim. İnternette zaten bunlar mevcut. Artık konsolosluklara da gitmeye gerek yok. Başvuru işlemleri aracı firmalara devredilmiş durumda.  Mesela vfsglobal (www.vfsglobal.com). Güncel vize evraklarını, ücretlerini buradan bulabilirsiniz.  Evrakları tamamladıktan sonra vfs 'den randevu alarak başvurunuzu yapabilirsiniz.

Shengen vizesi 22 avrupa birliği ve 4 avrupa birliği dışındaki 26 ülke içinde serbest dolaşımı sağlayan bir anlaşmadır. Eğer bu ülkelerden birisine vize için başvurursanız, alacağınız Shengen vizesi ile vizeniz süresince diğer avrupa ülkelerine de tekrar gidip gelebilirsiniz. Mesela İspanya'ya yapacağınız bir ziyaret için ispanyol konsolosluğundan 1 ay çok girişli vize aldınız. İspanya ziyaretinizi bitirip türkiyeye döndükten sonra fırsatını bulursanız, aynı vizeyle tekrar başka bir avrupa ülkesine rahatlıkla gidebilirsiniz. Shengen vizesinin 26 ülke için geçerli olduğunu söyledik.  Burada en çok dikkat edilmesi gereken husus, ilk ziyaretinizin vizeyi aldığınız ülkeye olmasıdır. Yani ispanyol konsolosluğundan aldığınız vizeyle önce Almanya'ya giderseniz sıkıntı yaşayabilirsiniz. Ülke sizi kabul bile etmeyebilir. Eğer girişinizi yapsanız da bir daha İspanyol konsolosluğu size vize verirken daha kısa süreli verebilir.

Şimdi gelelim benim size uzun süreli vize almak için tavsiyelerime. Vizenizi sürekli aynı ülke için almanız. Kendi ülkesine sürekli gidip geldiğinizi gören konsolosluk yetkilileri, sonraki vizelerinizi daha uzun süreli verecektir. Bunu yaparken size ulaşımı kolay, gitmeyi sevdiğiniz, tanıdıklarınızın olduğu bir ülkeyi seçebilirsiniz.  Mesela ben İzmir'de yaşadığım için yazın Yunan adalarına da rahatlıkla günübirlik gidebildiğim için sürekli Yunan Schengenine başvuruyorum. İlk seferinde bir aylık, ikincisi altı, üçüncüsünü bir yıllık ve son seferinde iki yıllık vize aldım. Bu vizelerim ile ispanya, italya, viyana, bulgaristan a defalarca sıkıntısız giriş yaptım. Ancak vizemi aldıktan sonra ilk giriş yaptığım ülke her zaman Atina, sakız, samos gibi yunan toprakları oldu. Ve vizem varken de bu ve diğer yunan adalarına gittim. Bu sebeplerden en son iki yıllık, umarım bir sonraki sefere de beş yıllık vizemi alırım :)

Siz de vize başvurusu yaparken uzun vadeli düşünüp, kendi şartlarınızı da düşünerek vizenizi alın.

İzmir'den yunan adaları yakın olduğu için Yunan shengeni çok mantıklı.

Macaristan, çek cumhuriyeti de mantıklı. Ucuz, güzel ve eğlenceli ülkeler.  Ulaşım da uçakla rahat ve uygun.

Görünüşte biraz meşakkatli görünse de elinin altında uzun süreli vize bulundurma konforu için yapmaya değer.

Ayrıca bir haftalık bir almanya seyahati için 7 günlük vize alacağıma, aynı vize ücretini ödeyip Yunan vizesini alıp, önce bir Yunan adası görüp sonra kalan sürede Almanyaya gitmeyi tercih ederim.
Çünkü Almanya, Fransa, İtalya kalacağınız gün kadar vize veriyor. Yunanistan ise ilk vize başvurunuzda bile rahatlıkla otuz günlük vize verebiliyor.

Tercih sizin...

8 Aralık 2016 Perşembe

Roma Forumu

Roma Forumu (The Roman Forum)
Roma 7 tepe üzerine kurulmuş bir şehir. Bu tepelerden bir tanesinin üstündeyiz. Palentine tepesi. Şu anda Roma’da arkeolojik kazıların yapıldığı bölüm. Kolezyumdan çıktıktan sonra rehberimiz Mathiew ile buluşup, Konstantin kapısını geçip Palentine tepesindeki gişelerden foruma giriyoruz. Rehberimiz anlatımına Romanın kuruluş hikayesiyle başlıyor.  Romalılar soylarını Truva’ya dayandırır. Truva Savaşından sonra Roma’ya kaçan Afroditin oğlu Prens Aenas. Aenas Hektor’un kuzenidir. Sezar da kendisinin bu soydan geldiğine inanır. Bu sebepten Romalılar günümüz Aydın Nazilli ye bağlı Geyre köyündeki Afrodit adına yapılmış Afrodisyas’a büyük imtiyazlar tanımışlardır.

Mitolojiye göre  Romulus ve Remus kardeşler Vestal bakiresi Rhea’nin ikizleridir. Vestal bakirelerinin evlenmesi ve çocuk yapmaları yasaktır. Eğer buna uymazlarsa, rahibeler Palentine tepesinin eteklerine getirilip, etraflarına bir duvar örülerek burada ölüme bırakılırlarmış. Savaş tanrısı Mars güzeller güzeli Rhea’yı  görüp aşık olur ve onu hamile bırakır. Romulus ve Remus’u dünyaya getirir. Bunu öğrenen kral hizmetkarlarına çocukları öldürmelerini ister. Eğer çocuklar tanrı değilse nehir onları öldürür, tanrılarsa da kendisi öldürmek istemeyen hizmetkar çocukları bir sepetin içinde Tiber Nehrine bırakır. Çocuklar suda boğulmazlar, sepet Palentine nehrinin kıyılarında durur. Çocuklar burada Lupa adında bir dişi kurt tarafından bulunurlar.  Kardeşler şehrin nereye kurulacağı üzerine kavga ederler. Romulus kardeşini öldürüp kendi istediği tepeye, Palentine tepesine şehri kurar. MÖ.753. Bu yüzden şehir kurucusunun ismiyle anılır, Roma.  Birçok Roma imparatoru bu tepede yaşamıştır. Domityan, Sezar gibi

Roma Agorası



Forumda Konstantin Anıtsal Kapısından sonra görünen ikinci kapı Titus (Arch) Anıtsal Kapısı. MÖ 69 da Filistinde Romaya karşı ayaklanan Yahudilere karşı alınan zafer üstüne yapılıyor. Katledilen Yahudilerden özür dilemek maksadıyla kapının kilit taşına bir 7 kollu şamdan (menora) yapılır. Yahudiler bu sebepten bu kapıyı sevmezler. Ayrıca kapının üstünde S.P.Q.R yazar. Romada bir çok yerse gözüken bu kısaltmanın anlamı SENATUS POPULUS QUE ROMANUS  (The Roman Senate and People) ,  Roma Cumhuriyeti Devletidir. Romanın üç sembolünden biridir. Bunlar S.P.Q.R , imparatorluk kartalı ve dişi kurttur.

Roma Forumu şehrin dini, politik, ekonomik merkezidi. Yapıların bazıları şunlardır…

Romulus tapınağı: Yeşil kapılı yapı. 1600 yaşında.  Orijinal kapı kilidi çalışıyor. Vatikan’da

Gördüğümüz üçüncü ve son zafer takı Settimio Severo Takı. Onun Hemen yanında ayakta kalmış Foca Sütunu var. Aynı yerde üstünde Roma’nın önemli şehirlerinin mesafelerinin altın harflerle yazıldığı Millarium aureum (kilometre taşı) bulunur.


Sezar Tapınağı: bugün temelini görebildiğimiz, MÖ.42’de Sezarın cesedinin yakıldığı yerde, yiğeni Ottaviano tarafından yapılmış tapınak varmış. Sezar’ın öldürülüşüne değinilsek, şu anki Largo Argentina olarak geçen yerde, kalıntılarını gördüğümüz Pompei Tiyatro’sunda, bir grup senatör tarafından boğazı kesilerek öldürülmüş. 

Largo Argentina
kutsal yol
             

7 Aralık 2016 Çarşamba

Vatikan

Vatikan & Sistina Şapeli & San Pietro Bazilikası

11 şubat 1929 dan beri Vatikan şehri adıyla bağımsız şehir devleti.

Aziz Petrus burada öldürülünce buraya gömülüyor. 250 sene sonra Konstantin mezarın üstüne bazilika yaptırıyor. Çok bakımsız bazilika 1503-1513 yılında yeniden yapılıyor.

Barok tarzı bir yapının kubbe Michelangelo’ nun eseri. Raffarlo, Antonio, Bernini'nin projeleri de bulunur.

San Pietro'nun heybetli girişi olan Colonnata (Kolonlar dairesi) Bernini'nin eseridir. İki yarım daire şeklinde açılan kollar sanki bütün insanlığı kucaklıyor. Sütunların üstünde heykel ormanını (140 heykel) da Bernini'nin çizimlerine borçluyuz. Meydanda bulunan Obelisk 25 metredir.




Çarşamba günleri saat 10 da Vatikan'ı ziyaret ederseniz Papanın halka konuşmasını canlı görebilirsiniz
.




Vatikan müzesi :
Müze bileti 16 euro. Bununla müze, Sistina şapeli ve son olarak San Pietro Bazilikası gezilebilir. Ben 36 euro ya rehberli bir tura katıldım. Staff formalı gençler farklı sokak acentaların turlarını tutturabildikleri fiyatlardan satıyorlar. Pazarlık yapın.  Müze girişinde rehberimiz head setlerimizi dağıtıyor ve oval, dönerli merdivenlerden yukarı çıkmaya başlıyoruz.  Merdivenlerde çeşitli kayık modeleriyle dolu. Bunlar farklı ülkelerin aziz Petrus'a hediyeleri. Neden kayık? Çünkü Aziz Petrus bir balıkçıydı. Petrus, Hz.İsa tarafından havarilerin başı olarak seçildi. Asıl adı Simon'du. Petrus (taş) takma adı ona Hristiyanlıkta oynayacağı sağlam rolü belirtmek amacıyla Hz.İsa tarafından verilmiş. İsa "Sen Petrus'sun (taşsın)ve ben kilisemi bu taşın üzerine kuracağım." der.  Hristiyanlar İsa'nın dirilip Petrusa gözüktüğüne ve kliseyi ona emanet ettiğine inanır. O zamandan beri Petrus ilk papa sayılır. Tarsusa gidip orda Paulus ile karşılaşır. Daha sonra Roma'ya dönder, Nero döneminde 64 te öldürülür ve Vatikan tepesine gömülür. İlk Vatikan kilisesi bu mezarın üstüne İmparator Konstantin tarafından inşaa edildi. Daha sonra bu kilisenin yerine günümüz San Pietro bazilikası yapılıyor.

Gezimize başladığımız bahçede, Agustusun devasa bir büstünü ve yine devasa bir çam kozalağından çeşmeyi görüyoruz. Bu çam kozalağı eski bir hamamdan getirtilmiş ve iki bin yıllıkmış.

Burdan; Apollon heykelinin olduğu birbaşka avluya, ordan çok sayıda mermer hayvan heykeli olan hayvanlar salonuna, ordan büstler salonuna geçiyoruz. Apollonun musalarının (sanat tanrıçaları) olduğu salon. Bu salonda Efes’ten götürülmüş bir Artemis heykeli de bulunuyor. Ordan da devasa yunan tanrılarının heykellerinin olduğu salona. Burda favorim herkülün bronz heykeli de var. Çıkışta iki adet imparator Konstantin lahti var. 



Üç boyutlu tavanları olan, duvarlarında italyanın şehirlerinin haritaları, el yapımı tablo halıların olduğu koridorlardan geçerek meşhur Sistina Şapeline varıyoruz.  İsmi, kale gibi bir yapı inşaa edilmesini isteyen Papa IV. Sisito'dan geliyor. Duvarlarında incil ve tevrattan hikayelerin anlatıldığı freskler var. Tavanı ise Michelangelo tarafından yapılan fresklerle kaplı. Bunlardan meşhur Ademin Yaratılışıdır.  Tavanı boyamasının ardından Michelangelo, yapımı 23 yıl düren Giudizio Universale (dünyanın sonu) freskini yapar. Sistina şapelinde fotoğraf çekmenin yasak olduğunu rehberimiz söylemişti. Fakat fırsattını yakalayıp ve  fotoğraf çekmeyi abartınca güvenlik tarafından Sistina şapelinden çıkartılıyorum. Vatikandan bile kovulduk diye kendime gülmeden edemedim. Ve burdan da San Pietro bazilikasının girişine geçiyoruz. Rehber bazlika gitişinde turumuzu bitiriyor. İçine girince yine Michelangelo’nun boyadığı müthiş kubbeyi, Aziz Petrusun bronz heykelini görüyorum.

Hızlıca Bazilikayı gezip dışarıda nöbet tutan Vatikan askerlerinin fotoğrafını çekiyorum. Bütün Vatikan görevli askerleri İsviçreli. Özellikler ordan seçiliyorlar 


6 Aralık 2016 Salı

Kolezyum,

Kolezyum giriş bileti 12euro. Bu bilet ile İki gün içinde Kolezyum ve Roma Agorası gezilebilir. İlk gün Kolezyum ikinci gün Roma Agorası gibi. Ben Kolezyum girişindeki staff t-shirt lülerden 25 euro ya rehberli tur satın alıp ikisini aynı gün içinde gezdim. Fiyatlar değişken. Pazarlık yapabilirsiniz.

Kolezyum MS 72 -80 tarihinde yapılmış. Kolezyumun orijinal adı Flavianus Amfitiyatro’dur. Çünkü Kolezyumu bitiren imparator Titus, Flavianus hanedanlığından geliyor. Kolezyum bir amfitiyatrodur. Çünkü şekli birleştirilmiş iki yunan tiyatrosuna eşittir. Yunan tiyatroları yarım daire şeklindenir. İki yarımın birleşmesiyle tam bir daire şeklindeki amfitiyatro oluşur. Amfi latince çift anlamına gelir. Yani çift tiyatro.

Kolezyum ismi, Anfitiyatronun yapıldığı yerde bulunan devasa boyuttaki, antik yazarlara göre 37 metrelik , altın ve bronzdan yapılmış Neron’un heykelinden geliyor.  Colossus of Nero. Kolossus latince devasa büyük anlamına gelir. Özgürlük anıtının yüksekliğinin 34 m. olduğunu düşünürseniz Nero’nun heykelinin heybetini hesasplayın.

80 bin kapasiteli  kolezyum 80 tane kemerli kapısı bulunuyor. Her kemerin üstünde 1 den 76 ya kadar Roma rakamıyla numaralar bulunuyor. Bunlar günümüz stadyum giriş biletlerinde olduğu gibi numaralı tribünler. Herkes biletindeki numaranın yazdığı kapıdan giriş yapıyormuş. Her bölüm bin kişi kapasiteli. 80 kapıdan sadece 76 tanesinde numara var. Çünkü gerisi VIP misafirler, imparator ve soyluların girebildiği tribünlerdi.  80 binlik kolezyum 20 dakikada tamamen dolup boşalabiliyormuş. Bunu sağlayan kapılara Vomitoryo (latince:kusmak,çıkartmak) adı veriliyormuş.

Kolezyumun Giriş katı senatörlere,  1.katı şövalyelere 2. ve 3. Katı normal insanlara aitmiş. En üst kat kadınlara aitmiş. Bu bölümde oturaklar ahşaptan, gürültüden uzak ve gölge alandaymış. Kadınlar ayrıcalıklılarmış.

Sahnenin büyük kısmı tahtadanmış. Asansörlerin çalıştığı için. Yer sarı renkli kum kaplıymış. Dökülen kanı çekmesi için. Kumun Latince anlamı arena. Günümüzde de böyle yapılara bu yüzden Arena deniliyor. Boğa arenası gibi.

Kolezyumun bitişiğinde küçük bir arena daha varmış. İsmi Ludus Manyus (Gladiator Gym)Burada gladyatörler antreman yaparlarmış. Bu arena Kolezyuma bir alt geçitle bağlanırmış. Gladyatörler alt geçitten geçip asansörle Koleyzuma çıkartılıyorlarmış.

Oyunlar sonunda ölen hayvan ve gladyatörler Porta Libitinerya kapısından kolezyumdan çıkartılırlarmış. Libitinerya, mezarlıkların koruyucu tanrıçasıymış. Bütün ölenler tanrıça Venüs Libitina korumasında dışarı alınırlarmış…

Kolezyumda düzenlenen 4 çeşit oyun varmış. Bunlar:

1 battleships . oyunların başında havuzların suyla doldurulup savaş gemilerinin gösterisi.

2  Av  1 adam dört gün aç bırakılan hayvanlara karşı bırakılır

3 Gladyatör dövüşleri : Gladyoterler Savaş esirlerinden, suçlular, geçimini sağlayamayan fakirlerden seçilirmiş. Menajerlerine Lenone denir ve çok zengin ve nüfuzlu kişilermiş. Ömürleri fazla uzun olmayan gladyatörlerin ortalama yaşları 24miş. 

4 The mission by beast (hayvan görevi) çok cani suçlulular, canlı canlı timsah, aslan, kurt, ayı gibi hayvanlara atılırlarmış.

Arena hayvanların tırmanıp atlamasını engelleyen 4 metre yüksekliğinde demir ızgarayla çevriliymiş. Üstü yelken malzemesiyle açılıp kapatılıyormuş. Bunun için görevli 240 adet denizci çalışıyormuş. Oyunlar imparatorlar tarafından zaferlerden sonra, kutsal ve özel günlerde düzenlenirmiş.Girişleri ücretsiz.

Kolezyumun içinde sporcuların, önemli kişilerin, mermer bronz heykeller varmış. Fakat 5. yy da ekonomik krizden oyunlar durmuş ve girişleri açık bırakılan kolezyumdan insanlar değerli olan her şeyi çalmış.

14 yüzyılda iki büyük depremle Kolezyumun yarısı  yıkılmış. 19. yy da istinat duvarlarıyla desteklenmiş.

2012 de Kolezyumun yarı kısmının aşağıya kaydığı keşfedilmiş. Bir  yarısı öteki yarısının 40 cm aşağısında bulunuyor. Bunun sebebi olarak iki hipotez var. Birincisi: Domus Aurea (Altın Ev) denen Nero’nun  villası bulunuyormuş. İçinde yapma bir göl varmış. Kolezyumu bu göle yapmışlar. Gölün suyunu alıp zemini doldurup inşaat etmişler. Fakat temelin altında doldurulan zemin  yarıdan kırılmış ve kolezyumun yarısı bundan dolayı zaman içinde 40cm çökmüş.

İkinci hipotese göre hipotes yıkık taraftan geçen bir nehir varmış. Yine bu tarafa gelen kısım, yumuşak zemine oturduğu için çökmekte.










Kolezyumun gece aydınlatması da başka bir güze. O yüzden gece de fotoğraf çekilmesini kesinlikle öneririm. 

5 Aralık 2016 Pazartesi

ROMA

29 kasım -3 aralık Roma
Roma yolculuğumuz izmir-istanbul aktarmalı Pegasus uçuşuyla 8:50 Adnan menderes havalimanından kalkıp italya saatiyle 15:00 gibi Roma Fiumicino/Fimuçino/ Havalimanına inmemizle başladı. İstanbul-Roma arası uçakla 2 saat 30 dakika sürüyor.

Kuzenim yakın zamanda Roma gezisi yaptığı için güzergahları çok iyi biliyor. Havalimanı çıkışında Fiumicino-Termini shuttle bus ofislerinden RomaAirportBus (romaairportbus.com) firmasından gidiş-dönüş açık biletimizi 7,90 euro ya alıyoruz. Perona tam zamanında yanaşan otobüsümüzle Termini son durağına ulaşıyoruz. Akşam trafiğinde 45-50 dk da otelimizin bulunduğu Termini ye varıyoruz. Termini İzmir’in Basmana semtine benziyor.  İkisinde  de büyük bir Tren garı ve oteller bölgesi bulunuyor. Termini deki oteller uygun fiyatlı, gecelik kişi başı 70-100TL, gezilecek yerlere yürüme mesafesinde, Roma metrosu, tren garı ve otobüs terminalinde bulunuyor.  Otelimize, Hotel Siracusa, yerleştikten sonra Roma’nın gecesini görmek için hazırlanıyoruz. Hızlı bir tur ile Piazza Republica(cumhuriyert meydanı), Piazza Babberini  yoluyla önce Fontana di Trevi (Aşıklar çeşmesi), ordan Piazza di Spagna (İspanyol merdivenleri) ordan da Piazza del Popolo (halk meydanı) ‘ya varıyoruz. Romadan küçük bir küple aldıktan sonra gerisini yarına bırakıyoruz.

30 kasım Çarşamba
Türkiyede yaz-kış saat uygulaması kalktığı için 2 saatlik zaman farkı dengemizi biraz bozdu. Çarşamba günleri Papanın halka konuştuğunu duyduğum, ve rehber arkadaşım Mahmut’un da tavsiyesiyle önce Vatikandan gezmeye başlıyoruz. Papa saat 10 da konuşmaya başladığı için kahvaltıyı edip Terminiden metroya biniyoruz. Tek gidiş metro ücreti 1.5 euro. Sabah mesai yoğunluğu var. Metronun Ottaviano (S.Pietro –Musei Vaticani) durağında iniliyor. Durağın ismine aldanıp Lepanto-Vaticano durağında inmeyin. Bu arada Lepanto, Papa önderliğinde Osmanlıya karşı Akdenizin kontrolü için oluşturulan Haçlı donanmasıyla Osmanlı donanması arasındaki İnebahtı deniz savaşının Latince adı. Bu savaş Haçlıların üstünlüğüyle bitti. Adamlar bu galibiyetin ismini Vatikan duraklarından birine vermişler. Gel de Türklerden korkma  :)
St Peter meydanında Cristmas için hazırlıklar olduğu için Papa, konuşmasını St Peter Bazilikasının balkonu yerine, devasa bir konferans salonunda yapıyor. Dinleyiciler arasında Arjantinli  Papa Francescoyu görmeye gören Arjantinliler, Meksika, Kolombiya, Brezilyalılar ülke bayraklarıyla sevgi gösterileri yapıyorlar. Papayı dinleyim, uzaktan bir selfie yapıyorum J
Papadan sonra St Peter meydanına çok yakın olan Castel  Sant  Angelo Kalesine yürüyorum. Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultanın bir dönem kaldığı kale. Roma imparatoru Hadrianus tarafından yapılmış, Hadrian’ın mozelesiymiş. Tiber nehri’nin kenarında bulunur. Giriş ücreti 8 euro, kapanış saati 18:30.  Vatican müzesi ve St Peter bazilikası daha erken, 16:30 da kapandığı için geri dönüp önce Vatikan’a giriyorum.

Vatikan
11 şubat 1929 dan beri Vatikan şehri adıyla bağımsız şehir devleti.

Aziz Petrus burda öldürülünce buraya gömülüyor. 250 sene sonra Konstantin mezarın üstüne bazilika yaptırıyor. Çok bakımsız bazilika 1503-1513 yılında yeniden yapılıyor.

Barok tarzı bir yapının kubbe Michelangelo’ nun eseri. Raffarlo, Antonio, Bernini'nin projeleri de bulunur.

San Pietro'nun heybetli girişi olan Colonnata (Kolonlar dairesi) Bernini'nin eseridir. İki yarım daire şeklinde açılan kollar sanki bütün insanlığı kucaklıyor. Sütunların üstünde heykel ormanını (140 heykel) da Bernini'nin çizimlerine borçluyuz. Meydanda bulunan Obelisk 25 metredir. 

Vatikan müzesi :
Müze bileti 16 euro. Bununla müze, Sistina şapeli ve son olarak San Pietro Bazilikası gezilebilir. Ben 36 euro ya rehberli bir tura katıldım. Staff formalı gençler farklı sokak acentaların turlarını tutturabildikleri fiyatlardan satıyorlar. Pazarlık yapın.  Müze girişinde rehberimiz head setlerimizi dağıtıyor ve oval, dönerli merdivenlerden yukarı çıkmaya başlıyoruz.  Merdivenlerde çeşitli kayık modeleriyle dolu. Bunlar farklı ülkelerin aziz Petrus'a hediyeleri. Neden kayık? Çünkü Aziz Petrus bir balıkçıydı. Petrus, Hz.İsa tarafından havarilerin başı olarak seçildi. Asıl adı Simon'du. Petrus (taş) takma adı ona Hristiyanlıkta oynayacağı sağlam rolü belirtmek amacıyla Hz.İsa tarafından verilmiş. İsa "Sen Petrus'sun (taşsın)ve ben kilisemi bu taşın üzerine kuracağım." der.  Hristiyanlar İsa'nın dirilip Petrusa gözüktüğüne ve kliseyi ona emanet ettiğine inanır. O zamandan beri Petrus ilk papa sayılır. Tarsusa gidip orda Paulus ile karşılaşır. Daha sonra Roma'ya dönder, Nero döneminde 64 te öldürülür ve Vatikan tepesine gömülür. İlk Vatikan kilisesi bu mezarın üstüne İmparator Konstantin tarafından inşaa edildi. Daha sonra bu kilisenin yerine günümüz San Pietro bazilikası yapılıyor.

Gezimize başladığımız bahçede, Agustusun devasa bir büstünü ve yine devasa bir çam kozalağından çeşmeyi görüyoruz. Bu çam kozalağı eski bir hamamdan getirtilmiş ve iki bin yıllıkmış.

Burdan; Apollon heykelinin olduğu birbaşka avluya, ordan çok sayıda mermer hayvan heykeli olan hayvanlar salonuna, ordan büstler salonuna geçiyoruz. Apollonun musalarının (sanat tanrıçaları) olduğu salon. Bu salonda Efes’ten götürülmüş bir Artemis heykeli de bulunuyor. Ordan da devasa yunan tanrılarının heykellerinin olduğu salona. Burda favorim herkülün bronz heykeli de var. Çıkışta iki adet imparator Konstantin lahti var. 

Üç boyutlu tavanları olan, duvarlarında italyanın şehirlerinin haritaları, el yapımı tablo halıların olduğu koridorlardan geçerek meşhur Sistina Şapeline varıyoruz.  İsmi, kale gibi bir yapı inşaa edilmesini isteyen Papa IV. Sisito'dan geliyor. Duvarlarında incil ve tevrattan hikayelerin anlatıldığı freskler var. Tavanı ise Michelangelo tarafından yapılan fresklerle kaplı. Bunlardan meşhur Ademin Yaratılışıdır.  Tavanı boyamasının ardından Michelangelo, yapımı 23 yıl düren Giudizio Universale (dünyanın sonu) freskini yapar. Sistina şapelinde fotoğraf çekmenin yasak olduğunu rehberimiz söylemişti. Fakat fırsattını yakalayıp ve  fotoğraf çekmeyi abartınca güvenlik tarafından Sistina şapelinden çıkartılıyorum. Vatikandan bile kovulduk diye kendime gülmeden edemedim. Ve burdan da San Pietro bazilikasının girişine geçiyoruz. Rehber bazlika gitişinde turumuzu bitiriyor. İçine girince yine Michelangelo’nun boyadığı müthiş kubbeyi, Aziz Petrusun bronz heykelini görüyorum.

Hızlıca Bazilikayı gezip Vatikan’ın askerlerinin fotoğrafını çekip Vatikan’dan yürüyerek Trastavere’ye geçiyorum. Trastavere Roma’nın en eğlenceli, hareketli semti. İstanbul’ub taksimi, izmir’in Alsancak, Kıbrıs şehitleri gibi. Biz erken geldiğimiz için hareket daha tam başlamamıştı. Burda Dar Poeta adlı, trip adviser ve forum sitelerinde gördüğümüz pizzacı da kılıç balıklı ve somonlu pizzalarımızı yedik. Gerçekten tavsiye edildiği kadar var. Pizzalar 9 ar Euro, söylediğimiz yarım litrelik sürahi şarap da 5 euro.


Trastevere’den yürüyerek Panteon’a varıyoruz. Roma’nın en eski ve iyi durumda olan yapısı. Tam ikibin yıllık. Tüm Roma tanrıları adına yapılmış. O dönemde böyle bir kubbenin yapılmış olması hayret uyandırıcı. Çapı tam 43 metre. Ayasofyanınki 32 m. Kubbenin ortasındaki boşluk kötü ruhların çıkması içinmiş. Zemini eğimli. Yağan yağmur meğilli zeminden akıp dışarı çıkıyor. 7. yy dan sonra Meryem adına kiliseye dönüştürülüyor. İçeride önemli ressamların Raphael ve Annibale  ve önemli kişilerin ve de Raphael’in mezarları bulunuyor. Roma da görülmesi gereken 3 şey; Kolezyum, Vatikan ve Panteon’dur. Üstelik Panteon ücretsiz J Panteondan sonra tabanvay ile Piazza Venezia üzeri Kolezyumun gecesini götmeye geliyoruz. Işıklandırılmış kolezyumu gördükten sonra bitkin bir şekilde otelimize dönüyoruz.

31 kasım -Perşembe
Kolezyum giriş bileti 12euro. Bu bilet ile İki gün içinde Kolezyum ve Roma Agorası gezilebilir. İlk gün Kolezyum ikinci gün Roma Agorası gibi. Ben Kolezyum girişindeki staff t-shirt lülerden 25 euro ya rehberli tur satın alıp ikisini aynı gün içinde gezdim. Fiyatlar değişken. Pazarlık yapabilirsiniz.

Kolezyum MS 72 -80 tarihinde yapılmış. Kolezyumun orijinal adı Flavianus Amfitiyatro’dur. Çünkü Kolezyumu bitiren imparator Titus, Flavianus hanedanlığından geliyor. Kolezyum bir amfitiyatrodur. Çünkü şekli birleştirilmiş iki yunan tiyatrosuna eşittir. Yunan tiyatroları yarım daire şeklindenir. İki yarımın birleşmesiyle tam bir daire şeklindeki amfitiyatro oluşur. Amfi latince çift anlamına gelir. Yani çift tiyatro

Kolezyum ismi, Anfitiyatronun yapıldığı yerde bulunan devasa boyuttaki, antik yazarlara göre 37 metrelik , altın ve bronzdan yapılmış Neron’un heykelinden geliyor.  Colossus of Nero. Kolossus latince devasa büyük anlamına gelir. Özgürlük anıtının yüksekliğinin 34 m. olduğunu düşünürseniz Nero’nun heykelinin heybetini hesasplayın.

80 bin kapasiteli  kolezyum 80 tane kemerli kapısı bulunuyor. Her kemerin üstünde 1 den 76 ya kadar Roma rakamıyla numaralar bulunuyor. Bunlar günümüz stadyum giriş biletlerinde olduğu gibi numaralı tribünler. Herkes biletindeki numaranın yazdığı kapıdan giriş yapıyormuş. Her bölüm bin kişi kapasiteli. 80 kapıdan sadece 76 tanesinde numara var. Çünkü gerisi VIP misafirler, imparator ve soyluların girebildiği tribünlerdi.  80 binlik kolezyum 20 dakikada tamamen dolup boşalabiliyormuş. Bunu sağlayan kapılara Vomitoryo (latince:kusmak,çıkartmak) adı veriliyormuş.

Kolezyumun Giriş katı senatörlere,  1.katı şövalyelere 2. ve 3. Katı normal insanlara aitmiş. En üst kat kadınlara aitmiş. Bu bölümde oturaklar ahşaptan, gürültüden uzak ve gölge alandaymış. Kadınlar ayrıcalıklılarmış.

Sahnenin büyük kısmı tahtadanmış. Asansörlerin çalıştığı için. Yer sarı renkli kum kaplıymış. Dökülen kanı çekmesi için. Kumun Latince anlamı arena. Günümüzde de böyle yapılara bu yüzden Arena deniliyor. Boğa arenası gibi.

Kolezyumun bitişiğinde küçük bir arena daha varmış. İsmi Ludus Manyus (Gladiator Gym)Burada gladyatörler antreman yaparlarmış. Bu arena Kolezyuma bir alt geçitle bağlanırmış. Gladyatörler alt geçitten geçip asansörle Koleyzuma çıkartılıyorlarmış.
Oyunlar sonunda ölen hayvan ve gladyatörler Porta Libitinerya kapısından kolezyumdan çıkartılırlarmış. Libitinerya, mezarlıkların koruyucu tanrıçasıymış. Bütün ölenler tanrıça Venüs Libitina korumasında dışarı alınırlarmış…

Kolezyumda düzenlenen 4 çeşit oyun varmış. Bunlar:

1 Battleships . oyunların başında havuzların suyla doldurulup savaş gemilerinin gösterisi.
2 Av (Hunting)  1 adam dört gün aç bırakılan hayvanlara karşı bırakılır
3 Gladyatör dövüşleri : Gladyoterler Savaş esirlerinden, suçlular, geçimini sağlayamayan fakirlerden seçilirmiş. Menajerlerine Lenone denir ve çok zengin ve nüfuzlu kişilermiş. Ömürleri fazla uzun olmayan gladyatörlerin ortalama yaşları 24miş. 
4 The mission by beast (hayvan görevi) çok cani suçlulular, canlı canlı timsah, aslan, kurt, ayı gibi hayvanlara atılırlarmış.

Arena hayvanların tırmanıp atlamasını engelleyen 4 metre yüksekliğinde demir ızgarayla çevriliymiş. Üstü yelken malzemesiyle açılıp kapatılıyormuş. Bunun için görevli 240 adet denizci çalışıyormuş. Oyunlar imparatorlar tarafından zaferlerden sonra, kutsal ve özel günlerde düzenlenirmiş.Girişleri ücretsiz.

Kolezyumun içinde sporcuların, önemli kişilerin, mermer bronz heykeller varmış. Fakat 5. yy da ekonomik krizden oyunlar durmuş ve girişleri açık bırakılan kolezyumdan insanlar değerli olan her şeyi çalmış.

14 yüzyılda iki büyük depremle Kolezyumun yarısı  yıkılmış. 19. yy da istinat duvarlarıyla desteklenmiş.

2012 de Kolezyumun yarı kısmının aşağıya kaydığı keşfedilmiş. Bir  yarısı öteki yarısının 40 cm aşağısında bulunuyor. Bunun sebebi olarak iki hipotez var. Birincisi: Domus Aurea (Altın Ev) denen Nero’nun  villası bulunuyormuş. İçinde yapma bir göl varmış. Kolezyumu bu göle yapmışlar. Gölün suyunu alıp zemini doldurup inşaat etmişler. Fakat temelin altında doldurulan zemin  yarıdan kırılmış ve kolezyumun yarısı bundan dolayı zaman içinde 40cm çökmüş. İkinci hipotese göre hipotes yıkık taraftan geçen bir nehir varmış. Yine bu tarafa gelen kısım, yumuşak zemine oturduğu için çökmekte.


Kolezyumun gece aydınlatması da başka bir güze. O yüzden gece de fotoğraf çekilmesini kesinlikle öneririm.

The Roman Forum
Roma 7 tepe üzerine kurulmuş bir şehir. Bu tepelerden bir tanesinin üstündeyiz. Palentine tepesi. Şu anda Roma’da arkeolojik kazıların yapıldığı bölüm. Kolezyumdan çıktıktan sonra rehberimiz Mathiew ile buluşup, Konstantin kapısını geçip Palentine tepesindeki gişelerden foruma giriyoruz. Rehberimiz anlatımına Romanın kuruluş hikayesiyle başlıyor.  Romalılar soylarını Truva’ya dayandırır. Truva Savaşından sonra Roma’ya kaçan Afroditin oğlu Prens Aenas. Aenas Hektor’un kuzenidir. Sezar da kendisinin bu soydan geldiğine inanır. Bu sebepten Romalılar günümüz Aydın Nazilli ye bağlı Geyre köyündeki Afrodit adına yapılmış Afrodisyas’a büyük imtiyazlar tanımışlardır.

Mitolojiye göre  Romulus ve Remus kardeşler Vestal bakiresi Rhea’nin ikizleridir. Vestal bakirelerinin evlenmesi ve çocuk yapmaları yasaktır. Eğer buna uymazlarsa, rahibeler Palentine tepesinin eteklerine getirilip, etraflarına bir duvar örülerek burada ölüme bırakılırlarmış. Savaş tanrısı Mars güzeller güzeli Rhea’yı  görüp aşık olur ve onu hamile bırakır. Romulus ve Remus’u dünyaya getirir. Bunu öğrenen kral hizmetkarlarına çocukları öldürmelerini ister. Eğer çocuklar tanrı değilse nehir onları öldürür, tanrılarsa da kendisi öldürmek istemeyen hizmetkar çocukları bir sepetin içinde Tiber Nehrine bırakır. Çocuklar suda boğulmazlar, sepet Palentine nehrinin kıyılarında durur. Çocuklar burada Lupa adında bir dişi kurt tarafından bulunurlar.  Kardeşler şehrin nereye kurulacağı üzerine kavga ederler. Romulus kardeşini öldürüp kendi istediği tepeye, Palentine tepesine şehri kurar. MÖ.753. Bu yüzden şehir kurucusunun ismiyle anılır, Roma.  Birçok Roma imparatoru bu tepede yaşamıştır. Domitya, Sezar gibi,

Forumda Konstantin Anıtsal Kapısından sonra görünen ikinci kapı Titus (Arch) Anıtsal Kapısı. MÖ 69 da Filistinde Romaya karşı ayaklanan Yahudilere karşı alınan zafer üstüne yapılıyor. Katledilen Yahudilerden özür dilemek maksadıyla kapının kilit taşına bir 7 kollu şamdan (menora) yapılır. Yahudiler bu sebepten bu kapıyı sevmezler. Ayrıca kapının üstünde S.P.Q.R yazar. Romada bir çok yerse gözüken bu kısaltmanın anlamı SENATUS POPULUS QUE ROMANUS  (The Roman Senate and People) ,  Roma Cumhuriyeti Devletidir. 

Romanın üç sembolünden biridir. Bunlar S.P.Q.R , imparatorluk kartalı ve dişi kurttur.

Roman Forumu şehrin dini, politik, ekonomik merkezidi. Yapıların bazıları şunlardır…
Romulus tapınağı: Yeşil kapılı yapı. 1600 yaşında.  Orijinal kapı kilidi çalışıyor. Vatikan’da

Gördüğümüz üçüncü ve son zafer takı Settimio Severo Takı. Onun Hemen yanında ayakta kalmış Foca Sütunu var. Aynı yerde üstünde Roma’nın önemli şehirlerinin mesafelerinin altın harflerle yazıldığı Millarium aureum (kilometre taşı) bulunur.

Sezar Tapınağı: bugün temelini görebildiğimiz, MÖ.42’de Sezarın cesedinin yakıldığı yerde, yiğeni Ottaviano tarafından yapılmış tapınak varmış. Sezar’ın öldürülüşüne değinilsek, şu anki Largo Argentina olarak geçen yerde, kalıntılarını gördüğümüz Pompei Tiyatro’sunda, bir grup senatör tarafından boğazı kesilerek öldürülmüş. 

2 Aralık Cuma
Üçüncü Günümüzü Romanın diğer meşhur yapılarına ayırıyoruz.  Zaten kokezyuma, vatikana giderken bıçunların çoğunu görmüştük. Fakat size bunları görmeniz için güzel bir rota ve biraz da bilgi vereceğim.  Terminideki otelimizden çıkıp Villa Borghesa parkına gidiyoruz. Şehrin içinde tam bir rekreasyon alanı. İçinde kayıkla gezinti yapabileceğiniz bir gölet, göletin tam ordasında sağlık tanrısı Asklepiona adanmış bir tapınak var. Parkın içinde bir hayvanat bahçesi, çocuklar için ideal. Giriş ücreti yetişkinler 19€ , boyu 1 metre altı çocuklar ücretsiz. Ayrıca parkta Bernini'nin, Rafhaelin heykel ve tablolarının olduğu nir müze bulunuyor. Randevu alıp gitmenizi tavsiye ederim. Giriş ücreti 20€. Fiyatı nedense koskoca Vatikan ve Sistina şapelinden bile yüksek.

Park çıkışında karşımıza Plaza Popolos, yani halkmeydanı çıkıyor. Meydanın  mimarisine dikkat ederseniz iki tarafı simetrik. Meydandan dümdüz devam ederseniz ispanyol konsolosluğuna ve ismini verdiği ispanyol merdivenlerine varıyorsunuz. Merdivenler oturan gençlerle dolu. Merdivenlerin aşagısında kayık şeklinde bir çeşme görüyorsunuz. Barcaccia adındaki bu çeşme Pietro Bernini ve Gian Lorenzo'nun ortak eseri. merdivenlerin tam karşısındaki sokak  Via dei Condotti. Beverly Hills'de Rodeo Drive'dan sonra bir arada bu kadar markayı bir arada görmemiştim. Prada, Luis viton, Gucci, Bvlgari bunlardan sadece birkaçı. Yemek için ispanyol merdivenlerinin çok yakınındaki Pastifico makarnayı ve Pompi tiramusuyu denedik. İkisi de başarılı.  Pastifico hergün iki çeşit makarna yapıp tabağı 4€ dan satıyor. Makarnanızı alıp ispanyol merdivenlerinde yiyebilirsiniz. Dükkanda yerseniz bir bardak da şarap ikramları var. Ama dükkanda yemeyenlere şarap yok. Pastifico'nun karşı çaprazında da Pompi isminde başka meşhur bir pastahane var. Burdada yine ayak üstü tramisularını denedik.  4€ fiyatı. O da gayet lezzetli. Burdan yine yakın mesafedeki Trevi çeşmesine geçiyoruz. Aşıklar çeşmesi olarak daha meşhur. Trevi üç yol anlamına geliyor.  Suyun geldiği üç kaynaktan dolayı isminin böyle olduğu tahmin ediliyor. Sağ elle sol omuz üstünden çeşmeye para atılınca aşkın bulunacağına inanılıyor :)) çeşmenin tarihi imparator augustus dönemine MÖ 1.yy a dayanır.  Barok tarzında yapılmış. Buradan Panteon'a geçip orada Tazza d'Oro da kahvemizi içiyoruz. Burdan hedef kesinlikle görülmesi gereken Piazza Navona. Navona meydanı. Roma döneminde burası bir stadyummuş. papanın isteği üzerine meydan olarak düzenlenmiş. Meydanın ortasında bir obelisk ve çeşme bulunuyor. Lorenza Berninin 4 nehir isimli Çeşmesi(1655), 4 nehir tanrısı ile, 4 büyük nehri temsil ediyormuş. Bunlar Ganj (Asya), Nil (Afrika), Gümüş nehri (Amerika) ve Tuna (Avrupa). Çeşmenin yapıldığı dönemde Nil'in kaynağı bilinmediği için bir heykelin başı örtülmüş. Navona meydanının yakınında gündüzleri sabit pazar olan Campo di Fiori bulunuyor (çilek tarlası) buradan Piazza Venezia (venedik meydanına) geçiyoruz. Meydanda tepede beyaz mermerden yapılmış yapı Monumento Vittorio Emanuele (Vittorio E. Abidesi) Roma forumunun arkadındaki Capitoline tepesine 1985-1911 yılları arasında Guiseppe Sacconi tarafından yapılmış yapı. Romanın sembollerinden. Kral Vittorio Emanuele için yapılmış.  Abideyi geçip michelangelo'nun Musa heykelini görmek için San Pietro in Vincoli klisesine geçiyoruz.  Musa başında boynuzla tasvir edilmiş. Michelangelo ışığın yerine geçtiği ve yapımı kolay olduğu için boynuz kullanmış. 

Buradan Roma cadde ve meydanlarını turkayarak Termini'ye dönüyoruz.  Yarın sabah ayrılık vakti....



 Castel Sant Angelo
         
Sistina Şapeli

Piazza Navona

Kolezyum

Kolezyum
Panteon





Konstantin Kapısı
Roma Forumu







Trevi Çeşme
Vittorio Emanuel Abidesi
               
Vittorio Emanuel Abidesi

Asklepin Tapınağı
Villa Borghesa

Piazza Popolos
Ferrari :)

San Pietro in Vinkoli
Kolezyum


4 Aralık 2016 Pazar

Kos, İstanköy

Sakız, midilli, samostan sonra gezme sırası Kos'a geldi. Bu adalar arasında en çok Kos'u beğendim. Turgutreis'ten fetibotla 30 dakkikalık mesafede. Yunanistan'ın 12 adalar vilayetine bağlıdır. Shengen vizesi olup da yolu Bodruma düşen herkesin gitmesini tavsiye ederim. Feribot biletlerini internetten 35eurodan aldık.  Gidişimiz 1 ekim dönüşümüz 2 ekim. Gittiğimiz dönem sezonun sonlarına denk geldiği için Kos sakindi. Ama hava süperdi.  Sonuçta ege.

İlk günümüz pasaport kontrolünden sonra otelimize yerleşmemizle başladı.  Otelimiz merkeze yürüme mesafesinde, Marinanın tam karşısında küçük bir oteldi. İsmi Kos Bay Hotel. 2 yıldız. Fiyatı kişi başı 11€. Kahvaltı dahil.  Şaka gibi bir fiyat.  Sezon sonu olması nedeniyle tabiki bu fiyat. Ve de gerçekten çok temiz ve güzel deniz manzaralı odaları var.

Otelden sonra merkezini keşfetmeye başladık.  Kuzenim oğuz önderliğinde çarşısını dolaştık ve sağolsun arkadaşlarla bütün hediyelikçilere girip çıktık :)

Merkezde görülebilecek yerler: hipokratın ağacı.  Kale.  Osmanlı eserleri.  Çarşısından sonra beachlerinin olduğu sahilde yürümeye başladık.  Yazın isveç, norveçli gençlerin doldurduğu, dj lerin, plaj partiletinin eğlenleleriyle meşhur olan beach clupler nispeten sakinleşmiş ve yaş ortalaması baya bi yükselmiş :((

Biz Jacksons adlı beach i seçtik.  Dekorasyonu çok başarılı. İçerde foto çekmek hesapta yasak ama bir kaç kaçamak yaptık. Eski chopper tarzı motorları sevenler bayılır.  Fiyatlar çok makul.  Giriş, şezlog, semsiye ücreti yok. Wi-fi sorunsuz.  Bira 3 €, frappe 2€ gibi cok makul fiyatlar. Denizi harika. Yüzüp biraz güneşlendikten sonra akşam yemegimiz icin otele donup hazırlanmak için kalktık. Jacksons'ın biraz ilersinde Caravelle ve arka sokağında Nick the fisherman denen balık restoranlarına rastlıyoruz.  İkisi de çok başarılı, meşhur ve fiyat olarak makul yerler. Zaten şimdiye kadar hiçbir yunan retoranında kötü süprizlerle karşılaşmadım. Ne Atina ne de yunan adalarında.  Bizdeki gibi restoranlar arası fiyat uçurumları onlarda yok.  Rakı balık yapınca ödenen faiş fiyatlar yok. Ouzo ve balık ürünleri gerçekten bize kıyasla gayet uygun.  Nasıl oluyor, aynı deniz, aynı coğrafya. Bizdeki fiyatlar bu kadar yüksek çıkıyor. Caravelle bir taverna. Canlı müzikli süper eğlenceli. Sahibi de izmir, Bornovalı. İnsan mezelerle, yunan salatasıyla doyuyor. Açgözlülük yapıp bol  sipariş vermeye gerek yok.  Zaten yunanlılarda porsiyonlar büyük. Bir buçuk galiba sadece bizde var. Onların bir porsiyonu bizim nerdeyse iki porsiyonumuza bedel :)
Midye tava, kalamar kızartması, dolması, barbunu, sardalyesi, ahtapotu, yunan salatası ile 4 kişi tıka basa doyduk.  3 tanede 35 lik ouzo Plomari Götürdük. İçtiğim en güzel ouzo diyebilirim. Hesabımız 80€  Pek yeme içmeyi anlatmayı sevmem ama bu kalite, bu fiyatlarla herkesin faydalanmasını isterim. Üstelik bilinenin aksine Türk dostu, misafirperver, birçok adetlerimizin ortak olduğu ve geçimini çoğunlukla turizmden kazanan yunan dostlar. Devletlerimizin sorunları olabilir ama halklar kesinlikle dost, dost kalmalılar. Sonuçta ilelebet komşuyuz.

Yemek sonrası barlar sokağından geçiyoruz.  Yüksek sezondaki kadar kalabalık yok. Yazın mekanlar iskandinavyalı gençlerle dolu oluyormuş. Hatta bazı işletme sahipleri de onlarmış.                             
Ertesi gün kahvaltımızdan sonra küçük bir Fiat Panda kiralayıp adayı turluyoruz. araç kirası günlük 30€, tüm adayı turlamaya 10€ luk benzin yetti. Öncelikle tarihteki ilk iki hastane kompleksinden biri olan Asklepion' a uğruyoruz.  Diğer asklepion Bergama da. Sonuçta tıbbın babası Hipokratın doğduğu ada burası. Giriş 8 euro. Arkeolojiyle ilgilenenler gezebilir.  Burdan ZIA' ya geçiyoruz. Bizim Şirinceyi andırıyor.  Dağın tepesinde.  Güzel deniz ve tuz gölü manzarası var. Hediyelikçiler ve tavernalar var. Zia'dan adanın güney sahilinde olan Kardamena'ya iniyoruz.  Karşı tarafımız Datça. Şirin bir sayfiye yeri.  Pansiyonlar, tavernalar, yazlık evler var. Sahil yolunda Kefalos yönüne devam edince beachleri görüyorsunuz. Kefalos da bir de Club Med bulunuyor. Kefalosdan sonra adanın kuzey tarafına geçince yine deniz kenarında küçük kasaba Mastikari'ye varıyoruz. Karşı kıyımız artık Bodrum. Buradada tipik oteller, güzel bir plaj ve restoran yani tavernalar var. Burdada Nostos adında şirin bir restorantta balık meze ağırlıklı yemeğimizi yiyip Kos merkeze dönüyoruz. Saat 18:00 sularında olan feribotumuza biniyoruz. Anlaşıldığı üzere günü birlik adalanın diğer kesimleri araç kiralanıp gezilebiliyor. Fakat tavsiyem geniş zaman ayırıp denize de girmek yada adanın bu taraflarında da konaklamak. 

Kos en güzel yunan adalarından birisi. Bazılarına göre Kalimnos daha da güzelmiş. Bodrum'un 70'li 80'li yıllarını, kalabalıklaşmadan önceki halini anımsatıyormuş.  Bir dahaki sefere artık inşallah orası da.....